Biyolojik bir epidemiyle yüzleşmek durumunda kaldığımız bugünlerde sosyal medya kanallarına ve medya tüketimine rağbet de arttı. Sanki bedenen insanlığı sınayan bir salgına dijital dünyada psikolojik ve insan yapımı başka salgınlarla reaksiyon gösterir gibiyiz. “Challange”larla başlayan ev hallerinden kesitler paylaşımı, aynı zamanda yoğun bir sosyal medya trafiğinin de habercisiydi. (Karantina sürecinde medya tüketimi ve farklı nesillerdeki son durumuyla ilgili olarak bu yazıya bakabilirsiniz.)

Bu süreç firmaların pazarlama hareketlerine ekstra dikkat etmeleri gereken bir süreç olmakla birlikte, hizmet kalitesini ve ürün gamını bu yoğun trafiğin akımından da faydalanarak daha geniş kitlelere duyurmak isteyen kurumlar için biraz da değerlendirilmesi gereken bir süreç. Bu bağlamda bu yazıda sizlere viral pazarlamadan bahsetmek ve birkaç kılavuz çizgi çizmek istedik.

Viral pazarlama bir “sosyal epidemi” niteliği gösteren pazarlama tekniğidir. Parabolik bir artışla daha çok kişiye ulaşılan viral pazarlamada, kulaktan kulağa hızlı bir bilgi-görsel-hareket yayılımı söz konusudur. Bir şeyin neden ve nasıl, diğer şeylerden daha popüler olduğu konusu aslında bir davranış bilimi meselesi aynı zamanda.

Tipik bir viral pazarlama dört aşamadan geçer. Akılda kalma, etki yaratma (influence), paylaşma ve sosyal ağa dağılma. Yine başarılı bir viral üretimin sahip olması gereken beş unsur söz konusudur. Wharton University of Pennysylvania’dan Prof. Jonah Berger bu beş unsuru SUCCES’ler olarak kısaltıyor. İngilizce kısaltmanın açılımı sırasıyla “Simple”, “Unexpected”, “Concrete”, “Credible”, “Emotional Stories” şeklinde. Bunu Türkçe’ye çevirmek istersek ABAGDÖ gibi bir şey olur herhalde 🙂

Açık, Beklenmedik, Anlaşılır, Güvenilir, Duygusal Öyküler.

Viral pazarlama da desek bunun adına, viral olmuş bir paylaşım ya da ürün de desek. Yani ticarî bir kaygı olarak ya da olmaksızın sosyal epidemi mertebesine ulaşmış içeriklerde ortak olarak görünen özellikler işte bunlar. Verilmek istenen mesajın merkezinde ne yatıyor, çekirdeğini bulması kolay mı bu fikrin? İnsanları çeken, bekleten, harekete geçiren bir içerik mi? İlk bakışta anlaşılıyor mu, farklı arkaplana sahip insanlarca benzer manaları üretebiliyor mu, ya da dil bariyerine hangi noktaya kadar direnebiliyor? İkna edici mi, abartılı mı, yoksa zekice ve inanılır mı? İnsanlara bir şekilde, bir yerlerden dokunuyor mu? Arkasında herhangi bir duygu uyandırabilen bir hikâye yatıyor mu? İnsanlar bu içerikle bağlantı kurabiliyor mu, kurabiliyorsa nasıl kuruyor?

Eğer içerik, yukarıdaki soruların hepsine doğru yanıtları verebiliyorsa, bu içeriğin viral olma ihtimali de o denli değişiyor. Bir sonraki yazıda gelin bu ABAGDÖ’leri daha detaylı ele alalım!

Etiketler: